NEHRİN ORTASINDA IŞIKLA KARANLIĞI BİRLEŞTİREN ŞEHİR; AMASYA…
Celal Bayar Anadolu Lisesi Öğrencisi Türkan Sucu'nun Kaleminde
NEHRİN ORTASINDA IŞIKLA KARANLIĞI BİRLEŞTİREN ŞEHİR; AMASYA…
Amasya’ya gitmek için Bursa’dan yola koyuluyoruz. Bursa, Bilecik,Eskişehir, Ankara, Çankırı ve Çorum. Çorum’da otobüsümüz mola veriyor. Otobüsten inip biraz etrafı turluyoruz.Çorum’a gidince leblebi almadan olmaz diyerek,leblebilerimizi alıp tekrar yola koyuluyoruz.Biraz daha yol gittikten sonra Amasya’ya varıyoruz.
Orta Karadeniz bölümünün iç kısmında yer alıyor şehrimiz.Bizi karşılamaya Abdullah amca geliyor. Abdullah amca,babamın tarafından akrabamız;ama daha ilk defa görüyoruz birbirimizi.Amasya merkeze gittiğimizde Abdullah amcanın kızı Fatma abla ile buluşuyoruz.Bize şehri gezdirmeye başlıyor.Şehre girdiğimizde dikkatimizi çeken ilk şey şehrin içinden geçen Yeşilırmak oluyor.Fatma abladan bizi “Yeşilırmak hakkında bilgilendirmesini”istiyorum.”Yeşiırmak’ın ,Köse Dağları’ndan doğup Eğrikazık Dağları arasından geçip Çarşamba Ovası’na açıldığını ve bu ova içinden geniş bir delta yaparak Çatlı Burnu’ndan denize döküldüğünü”söylüyor.
Saat bir hayli geç olduğundan Abdullah amcanın Amasya merkezde bulunan Karaköprü Köyü’ndeki evine doğru yola koyuluyoruz.Evde bizi Abdullah amcanın eşi Fikriye yenge bekliyor.Bize çok güzel bir sofra hazırlamış.Sofrada yok yok.Fikriye yengeden “bize Amasya’nın yöresel yemeklerini tanıtmasını” istiyorum.Fikriye yenge anlatmaya başlıyor.”Çorbalarımız;Çatal Çorba,Tayga Çorbası,etli yemeklerimiz;Madımak,Pirpirim,tatlılarımız;Dene Hasudası,Elma Tatlısı.”Bu arada unutmadan ekliyor.”Amasya,elması ile tanınır.Elma şehrimizin sembolüdür.”diyor.Onlardan bana Amasya elması getirmelerini istiyorum.Yengemin gelini Huriye abla elinde elmalarla geliyor.Elmanın rengi pespembe.Elmayı kesiyorum ve içine bakıyorum.Elmanın içi ise bembeyaz.Fikriye yenge yemekleri saymaya devam ediyor.”sırada hamur işleri var.Hamur işlerinde de en başta Amasya Çöreği,Ekmek Aşı ve Hengel geliyor.”diyor.Fikriye yengeye “Bana bir yemek tarifi verebilir misin?”diye soruyorum.O da hengeli anlatmaya başlıyor.”Eriştelik hamur gibi hamur açıyoruz;ama bunları erişteden daha büyük şekilde kesiyoruz ve haşlıyoruz.Daha sonra bunları süzüp bir sahana koyuyoruz.Üzerine bol sarımsaklı yoğurt döküyor ve onun üzerine de biber yakıyoruz.”diyor.
Vakit gece yarısına yaklaşıyor.Akrabalarımız yarın tarlaya gideceklerinden erken yatıyoruz.Ertesi sabah kazların sesi bizi saat beşte uyandırıyor.Odamıza güneş yavaş yavaş doğmaya başlıyor. Tavukların ve kuşların sesi içeriye süzülüyor.Yataktan kalkıp tarlaya gitmek için hazırlanıyorum.Burada herkes tarlada çalışırken şalvar giyiniyormuş.O yüzden bize de şalvar veriyorlar.Sonra balkona geçiyorum.Buradaki balkonlar çok geniş.Biz uyanana kadar balkona kahvaltı sofrası hazırlanmış. Kahvaltımızı edip Yazıbağları Mahallesi’nde bulunan tarlaya gitmek için yola koyuluyoruz.
Yazıbağları Mahallesi’ne gittikten sonra Abdullah amcanın babası ile tanışıyoruz.Babasının ası Hasan, Hasan amcanın kardeşinin adı da Hüseyin’miş.Onlarla selamlaştıktan sonra sohbetimize başlıyoruz.Hasan amcaya “Burada hangi ekonomik faaliyetler yaygın?”diye soruyorum.”Tarım,ticaret ve sanayinin burada çok geliştiğini”söylüyor.
Ticaret alanında,gelirin önemli bölümü ilde yetiştirilen tarımsal ürünlerin(tahılların) yanı sıra sebze ve meyve satışlarından sağlanan gelirler oluşturuyor.
Sanayi alanında bu şehirde kömür işletmeleri,şeker ve mobilya fabrikaları ve birçok sanayi sitesi bulunuyor.
Tarım alanında ise Amasya,arazi varlığı ve bitkisel ürün çeşitliliği bakımından tarımsal potansiyeli yüksek illerden.Şehirde Yeşilırmak Havzası olduğundan toprakları oldukça verimli.
Buralarda açık tarım alanlarının yanı sıra birçok kapalı tarım alanı yani seralarda mevcut.Seralara girmek mümkün değil.Çünkü içerinin sıcaklığı çok fazla.Öğlene kadar tarla işimizi bitirip topladığımız sebze ve meyveleri paketlemek için köyümüze geri dönüyoruz.Köyde Abdullah amcanın kardeşi Ali amcayı görüyoruz.O da topladığı ürünlerini paketlemekle meşgul.
Şehri biraz daha dolaşmak için tekrar yola koyuluyoruz.İlk önce Şehit Uzman Çavuş Ferhat Erdin Ormanı’na gidiyoruz.Bu orman Abdullah amcanın şehit olan oğlu Ferhat abinin anısına yapılmış.Abdullah amcadan “Ferhat abi hakkında bilgi vermesini” istiyorum.Konuşmaya gözyaşlarıyla başlıyor Abdullah amca.”Oğlum Hakkari’de 15 Ekim 2008 tarihinde teröristlerle girdiği çatışmada şehit oldu.Oğlumun adına bu hatıra ormanı 16 Ekim tarihinde Çevre ve Orman Müdürlüğü tarafından Amasya Merkeze bağlı Karaköprü Köyü’nde 30 dekar alanında 2 bin ağaç ile oluşturuldu.Ayrıca büyük oğlum Veysel uzman çavuş olarak görevine devam etmektedir.”diyor.Buradan Fatiha ve Yasinlerle ayrılarak arkama dönüp şehidimizin mezarına son defa bakıyorum.
Sonra şehrin kent dokusunu tanımak için Amasya evlerine gidiyoruz.Bu evler özellikle Yeşilırmak sahil şeridinde yer alan geleneksel Osmanlı Evi örnekleri,Amasya mimari yapıları içerisinde önemli bir grup teşkil etmektedir.Bu evler Ankara Kültür ve Tabiat Varlıkları’nı Koruma Kurulu tarafından koruma altına alındı.Genellikle yan yana bitişik olarak düzenlenmiş olan bu konut mimarisinin güzel örneklerini Yalıboyu evleri olarak bilinen konut dokusu oluşturmaktadır.Bu konutlar geleneksel Osmanlı evinin bütün özelliklerini bünyesinde taşırlar ayrıca Amasya’nın tarihsel kimliğiyle bir görünüm arz etmektedirler.
Huriye yenge daha ilimizin nice tarihi yerleri var;ama hepsini gezmeye vakit yetmez diyor ve devam ediyor.İlimizin kaleleri,hanları,köprüleri,örenyerleri ve hamamları var.
Huriye yenge bizi Amasya’nın örenyerlerinden en önemlisi olan Ferhat Su Kanalı’na götürüyor ve bize burayı tanıtmaya başlıyor.”Ferhat Su Kanalı geç Hellenistik-erken Roma dönemine ait.Antik Amasya Kenti’nin su ihtiyacını karşılamak üzere yapılmış.Kayalar oyulup tüneller açılarak,yer yer duvar şeklinde tonozlu bir biçimde arazi eğimine göre,su terazisi sistemine uygun olarak yapılmış. Bu durumuyla ünlü “Ferhat ile Şirin Efsanesi”ne konu edilmiş olup,halk arasında “Ferhat Su Kanalı” olarak bilinmekte.”
Saat akşam yediye yaklaşıyor.Şehre geri dönüyoruz.Hava karardığı için şehirde muhteşem,kelimelerle anlatılamayacak kadar güzel bir manzara oluşuyor.Şehrin bittiği yerde dağ başlıyor.Dağdaki mağaralar ve Yeşilırmak’ın etrafı aydınlatılınca insanı büyüleyen görüntüyle karşılaşıyorsunuz.
Etrafımızda bulunan kaleyi bize Ali amca anlatıyor.Bu kale şehrimizi savunmak için en elverişli yer olan Harşena Dağı üzerinde kurulmuştur.Kale içi kesme taş,sur duvarları moloz taştan yapılmış olup sekiz savunma kademesine sahiptir.Erken Tunç Çağı’ndan itibaren Osmanlı sonuna kadar savunma amaçlı kullanıldığını bize söylüyor.Gezmekten yorulmuş bir halde Karaköprü Köyü’ne geri dönüyoruz.Muhteşem bir akşam yemeğinden sonra yataklarımıza yatıyoruz.Sabah yorgunluktan arınmış bir şekilde kalkıp kahvaltımızı ediyoruz.Buradan bu temiz havadan,bu lezzetli yiyeceklerden ayrılmak içimden gelmiyor ama yaşadığım yere geri dönmek zorundayım.
Amasya o şehirdir ki,tenhasında at eşelense,toynağı bir medeniyete dokunur.
Gemlik Gündem